“İnsanlığın en güzel görevi adalet dağıtmasıdır.”
Voltaire
I.Giriş
Hukukun üstünlüğünü benimsemiş toplumlarda, hukukçu kavramına büyük anlamlar yüklenmektedir. Bunun nedeni ise; hukukun işleyişinde önemli bir görev üstlenen hukukçuların, toplumun huzurunun ve geleceğinin bir güvencesi olarak görülmesidir. Şüphesiz ki, avukatlar da bu güvencenin temel taşlarından olup hukukun gereği gibi yerine getirilmesinde aktif bir yol izlemektedirler.
Hukuk, bir toplumu ayakta tutan esasların başında gelmektedir. Çağdaş toplumlarda anlaşmazlıkların hukukun ışığında çözülmesi beklenir. Ancak bu şekilde adaletin yerini bulacağı düşünülür. Avukatların hukuk eğitimi almış olmaları, adalet kavramını derinlemesine irdeleyen bir mesleği icra ediyor olmaları, avukatlara toplum tarafından verilen değerin en önemli nedenleri arasında yer almaktadır. Bunun sonucu olarak da toplumun vicdanında bulunan adalet duygusunun gerektiği gibi korunabilmesi için, hukukun gösterdiği yoldan adaletli bir sonuca ulaşmayı amaç edinen avukatlara büyük bir görev düşmektedir. Adaletin gerekliliğine inanan; adalete ulaşmayı, sahip oldukları hukuki donanım sayesinde hukukun sınırları içerisinde gerçekleştirebilmek için çaba gösteren avukatlar, toplumun adalete olan güvenini ayakta tutacak adımları atmalıdırlar.
Dar açıdan bakıldığında avukatların meslek kuruluşu niteliğinde olan baroların; aslında çok daha kapsamlı bir sorumluluk haritaları bulunmaktadır. Toplum nezdinde büyük saygınlığı bulunan baroların; sosyal yaşamda etkin olarak yerini alması, toplumun ortak beklentisidir. Gerek hukukun üstünlüğü ilkesinin korunması ve sürdürülmesinde gerekse hayatın her alanında toplumun yararı için önemli adımların atılmasında ve bazı tedbirlerin alınmasında, avukatların ve baroların tartışmasız büyük bir sorumluluğu bulunmaktadır. Söz konusu sorumluluklar, bu bağlamda ve geniş bir bakış açısıyla ele alınacaktır.
II.Avukatların ve Baroların Sosyal Sorumluluk Görevi
Adalete, ancak hukukun üstünlüğü sayesinde ulaşılabileceğine inanan toplumlarda avukatlara önemli görevler düşmektedir.Avukatların müvekkillerine karşı sorumluluğu bulunmakla beraber, bundan başka yerine getirmesi gereken sorumlulukları da bulunmaktadır.Adalet, toplumun en temel ihtiyaçlarından biridir.Bir toplumda adaletin gerektiği gibi yerine getirilememesi büyük kargaşalara yol açabilir.Bu noktada en adil sonuca ulaşabilmek adına sarf edilen çaba, en önemli sosyal sorumlulukların başında gelmektedir.Her şeyden önce hukukçu kimliğine sahip olan avukatın da; yaşadığı topluma, belki de bütün insanlığa yapacağı en büyük katkı gerçeği ortaya çıkarma ve adalete ulaşma yolunda olacaktır.Bir toplumda uyuşmazlıkların sayısı bize, o toplumun huzuru hakkında da bilgi verecektir.Uyuşmazlık sayısı az olan toplum, daha mutlu ve gelişmeye daha müsait bir toplumdur.Bu sebeple uyuşmazlık sayısının en aza indirgenmesi bir toplumdaki hukukçuların asıl amacı olmalıdır.Buradan hareketle; avukatlar, müvekkillerinin davasını takip etmekle yetinmemeli, müvekkillerine danışmanlık hizmeti de sunarak uyuşmazlığın ortaya çıkmasını engellemek amacıyla hareket etmelidir. Ancak böyle bir durumda toplum hukuken bilinçlenmiş olacaktır.Bunun sonucunda ise uyuşmazlıkların sayısı azalıp toplum huzura kavuşabilecektir.
Avukatın esas amacı adalete hizmet etmek olmalıdır.Avukat, gerçeğin ortaya çıkması için gereken bilgileri mahkemeye sunmaktan çekinmemeli, mahkemeye yanıltıcı bilgiler vermekten kaçınmalıdır.Avukatın sunduğu hizmet müvekkilin çıkarlarına değil, adaletin yüceliğine yönelik olmalıdır.Bahsedilen bu hususlar müvekkilin haklarının göz ardı edildiği anlamına gelmemelidir.Avukatın müvekkiline karşı sorumluluğu kusursuz olmalı ve bu sorumluluğa zarar verebilecek davranışlardan kaçınılmalıdır.Ancak müvekkilin çıkarları ile adalete giden yoldaki gerçeklerin çatışması durumunda, avukat adalet yolundan şaşmamalıdır.Uygulamada aksi durumlar sıkça ortaya çıksa da, toplumda bu bilincin yerleşmesinin zaman içerisinde daha adil ve daha etik bir toplum oluşmasına büyük katkıda bulunacağı da bir gerçektir.Yargılama mekanizmasının doğru ve düzgün bir şekilde işleyebilmesi, avukatların ve baroların sorumluluk bilincini taşımasıyla mümkün olabilecektir.Bu amacı gerçekleştirmek üzere mesleklerini icra eden avukatların kendilerini yalnız hissetmemeleri gerekmektedir.Bunun için de baro kavramı gerekli olup barolar bu amacı gerçekleştirme hedefine avukatlarla birlikte ortak olarak katılmalıdırlar.Avukatların ve baroların birlikte mücadele etmesi, amaçlanan sonuca ulaşmayı daha mümkün hale getirmenin yanı sıra bu süreci de hızlandıracak olumlu bir birliktelik oluşturacaktır.Avukat ve baro kavramları birbirinden ayrı düşünülmemelidir.Ayrıca, avukatlar ile baroların arasında kararlı ve güçlü bir bağın bulunması toplum tarafından beklenen ve arzu edilen bir gerçektir.
Hukuk camiasının önemli bir kanadını oluşturan avukatların örgütlenmesi sonucu ortaya çıkan baroların toplumsal olaylarda ön plana çıkması gerekmektedir.Çünkü toplum, zor ve sıkıntılı dönemlerinde hukuka ve güvene ihtiyaç duymaktadır.Böyle zor dönemlerde bireyler ve bireysel girişimler sorunu çözmek ya da güven duygusunu sağlamak bakımından yetersiz kalacaktır.Tam da bu noktada avukatlarıyla barış ve işbirliği içinde olan, hukukun temel ilkelerine bağlılığından şüphe duyulmayan barolar; topluma gereken güveni verip sorunun çözülmesinde kilit noktaları göz önünde bulundurarak önemli adımlar atması gereken kurumların başında gelmektedir.Devlet tarafından atılacak adımların yetersiz kalması ya da devlet yönetiminin toplumun güvenini sarsacak şekilde siyasallaştığı durumlar ortaya çıkabilir.Böyle durumlarda toplum, devletin dışındaki bir kuruma ya da topluluğa güven duymak isteyebilir.Özgürce ve korkmadan düşüncelerini açıklayabilecek, kimseden emir ve talimat almaksızın hukukun gösterdiği yolu izleyerek mücadele edecek olan baroların varlığının önemi bu noktada daha da belirgin hale gelmektedir. Bu sebeple baroların toplumdan aldığı vicdani yetki sayesinde ülkeyi ve toplumu korumak adına bazı manevi sorumlulukları da vardır.Halkı aydınlatmak, hukuki yardımda bulunmak, siyasi iktidarın hukuk devleti ilkesine zarar vermesini engellemek bu sorumlulukların başında gelmektedir.
Barolar hukukun üstünlüğünü koruma ve sürdürme noktalarında asli göreve sahiptirler.İktidarın keyfi uygulamalarının karşısında durmak ve devletin hukuk önünde hesap verebilir konumda olmasını sağlamak baroların bir görevi olmalıdır.Bunun gerçek anlamda sağlanabilmesi için de baroların siyasal iktidar karşısında bağımsızlıklarını ve tarafsızlıklarını korumaları gerekmektedir.Ayrıca kanun tasarılarını oluşturulup geliştirilmesinde de, baroların görüşüne başvurulması ve bu görüşlerin dikkate alınması önemli bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.Hukukun uygulayıcıları arasında yer alan avukatların ve onların örgütlenmesi sonucu oluşmuş baroların görüşü alınmadan ya da bu görüşlere yeterli ölçüde başvurulmadan hazırlanan kanun tasarıları eksik bir şekilde kanun halini alacaktır.Dolayısıyla bu durum uygulamada sıkça karşılaşılan sorunlara yer açmış olacaktır.
Baroların sosyal sorumlulukları sadece hukuku ilgilendiren konularla sınırlı değildir.Diğer konularda da baroların üstlenmesi gereken bazı sorumluluklar söz konusudur.Bu durumlara örnek olarak doğal afetler ya da toplumu derinden sarsan bir takım olayların yarattığı tahribatın en aza indirgenebilmesi amacıyla düzenlenen yardım faaliyetleri verilebilir.Toplumun zarar görmeyen kesimleri, zarar görenlerin yaralarını sarmak için yardım kampanyalarına katılmak isterler.Ancak bu yardım kampanyalarının durumun hassasiyetine zarar vermeyecek bir şekilde, güven içerisinde yapılması gerekmektedir.Saygınlığı ve güvenilirliği göz önünde bulundurulduğunda barolar, toplumun yaralarını sarabilecek, yardım faaliyetlerini düzenleyebilecek ya da bu faaliyetlere aracılık edecek kurumların başında gelmektedir.Baroların böyle faaliyetlerde bulunması yardım kampanyalarının huzur ve güven ortamı içerisinde yürütülebilmesine büyük katkı sağlayacaktır.
III.Hukuk Eğitimi Üzerinde Avukatların ve Baroların Sorumlulukları
Günümüz avukatlarının bir zamanlar hukuk fakültesi sıralarında öğrenci oldukları düşünüldüğünde, hukuk eğitiminin geleceğin hukukçularını yetiştirme noktasındaki önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.Eğitime verilen destek, tartışmasız en önemli sosyal sorumluluklardan biridir.Gelecek nesilleri geleceğe hazırlamak; bu nesillere, sadece ülkelerine değil,bütün insanlığa karşı ödevleri olduğunu hatırlatan ufuklar açmak, kutsal bir sosyal sorumluluk örneğidir.
Toplum; hukuka sahip çıkan, hukuku koruyan, geliştiren hukukçulara her zaman ihtiyaç duymaktadır.Hukukçulara yüklenen bu sorumluluğun en iyi şekilde yerine getirilebilmesi için, hukukun temel ilkelerini benimsemiş nitelikli hukukçuların yetişmesi gerekmektedir.
Hukuk eğitiminde teorik bilgilerin yanında uygulamaya ilişkin bilgilerin de sunulması bir zorunluluktur.Bu husus, hukuk eğitiminin niteliğine bağlanabileceği gibi, uygulamada izlenen yolların zamanla farklılaşmasına da bağlanabilir.Hukuk eğitimi veren üniversiteler maddi hukuku öğretmeyi öncelikli görevleri olarak kararlaştırmış olsa da, mezuniyet sonrasında öğrenciler bu durumun dezavantajlarını yaşamaktadırlar.Hukuk eğitimi sırasında, üniversitelerden uygulamaya yönelik gerekli ve yeterli verimi alamayan öğrencilerin, bu eksikliklerini gidermesi ve daha donanımlı bir hale gelebilmesi noktasında avukatlara ve barolara büyük bir görev düşmektedir.Hukuk eğitimi alan öğrencilerin, bir hukukçudan beklenen belirli kıstasları karşılayamayacak şekilde mezun olması durumunda, gerek yargılama faaliyetlerine gerekse hukukçu kimliğini taşıyan meslek çalışanlarına olan güven azalacaktır.Bunun sonucunda ise hukukun üstünlüğü ilkesi zarar görecektir.Bu olumsuz durumun ortaya çıkmasını önleme görevi, bu konuda ciddi bir sorumluluğa sahip avukatlara ve barolara aittir.Hukuk eğitimi almakta olan ve kendini geliştirmek isteyen öğrencilere yönelik imkanlar yaratılmalı, mevcut etkinliklerin sayısı arttırılmalıdır. Barolar, geleceğin hukukçularına deneyim kazanmaları için yol gösterici olmalıdırlar.Öğrencileri ikinci planda tutan ve onlara yönelik imkanlar sunmayan barolar, geleceğin hukukçularını yetiştirme konusunda üzerlerine düşen görevi yapmamış olacaktır.Avukatlar da barolardan bağımsız bir şekilde olsa bile gereken özeni gösterip imkanları dahilinde öğrenciler için azami katkıyı sunmaya odaklanmalıdırlar.Öğrencilerin avukatların yanında kazanacakları deneyim mesleki sınırlar içinde kalmalı, öğrencilere; onlara katkı sağlamayacak ilgisiz alanlarda görevler verilmesinden kaçınılmalıdır.Aksi yöndeki bir tutum, öğrencilerin hukuka ve avukatlık mesleğine karşı önyargılı bir bakış açısına sahip olmalarına neden olabilir.
Dünyada hukuk eğitimi almakta olan öğrencilere deneyim ve bilgi kazandırma amaçlı olanaklar sunan ülkeler mevcuttur.Hatta bu ülkelerde, hukuk eğitimi gören öğrencilere geleceğin hukukçuları gözüyle bakılıp onlara bu yönde değer verilmektedir.Kendilerine değer verilen bir sistemde yetişen öğrenciler, ileride hukukçu olduklarında, aynı hassasiyeti yeni nesiller için de göstereceklerdir.Böylece edindikleri kazanımları, mesleklerinde kullanmalarının yanı sıra, diğer meslektaşları ve hukuk eğitimi almakta olan öğrencilerle de paylaşıp sorumluluklarını yerine getirmiş olacaklardır.
IV.Pro Bono (Gönüllülük Hizmeti)
Dünya genelinde benimsenmiş olan ifadeyle “Pro Bono”, toplumun iyiliği için yapılan karşılıksız ve gönüllü hizmetleri belirtmek için kullanılmaktadır.Bu tabirin belki de en yaygın kullanıldığı alan avukatlık hizmetleridir.Bu hizmetler genelde, hizmet bedelini karşılayamayacak olanlar için sunulmaktadır.Haksızlığa uğradığını düşünüp imkanı olmadığı için hak arama yollarına başvuramayan bireylerin mağduriyet yaşayacakları açıktır.Adalete ise herkesin ihtiyacı vardır.Bu noktada adalete muhtaç, maddi durumu yetersiz olanlara avukatların ve baroların el uzatması, sorumluluktan da öte ,hem adaletin yerini bulması hem de toplumun hukukun üstünlüğüne dair umutlarını yitirmemesi açısından bir gerekliliktir.Ancak bu şekilde hukuk düzeninin oluşturmayı, korumayı ve sürdürmeyi amaçladığı huzurlu, güvenli ve adaletli bir toplum düzeni söz konusu olabilecektir.
Bazı ülkelerde avukatlık mesleğinin etik değerlerini ön planda tutabilmek adına, tavsiye niteliğinde bazı kararlar alınmıştır.Bu kararlarda avukatlar tarafından sunulması beklenen pro bono (gönüllülük) hizmetinin bir yılda en az kaç saat olması gerektiğine dahi değinilmektedir.Günümüzde, özellikle büyük çapta hizmet sunan global hukuk büroları, pro bono hizmetleri konusunda gerekli adımları atmakta kararlı bir tutum içerisindedirler.Hatta sözü edilen bu bürolar, sadece pro bono hizmetlerinden sorumlu bölümler kurmakta ve bu bölümlerin başına sadece bu konuda hizmet verecek ortak avukatlar atamaktadırlar.Bu durum da hukuk bürolarının pro bono hizmetleri konusunda daha duyarlı hale gelmiş olduklarının en büyük kanıtını oluşturmaktadır.Barolar da bu konuda üzerlerine düşeni yerine getirmekte kararlı gözükmektedir.Yardıma ihtiyacı olan bireylere ve gruplara hukuki danışmanlık hizmeti sunulmakta ve adaletin gereği gibi yerine getirilmesi için önemli adımlar atılmaktadır.Sunulan bu hizmetlerin ulaştığı kitleler genişletilmeli ve bu hizmetler içerikleri geliştirilerek topluma kazandırılmalıdır.
V.Sonuç
Toplumun vicdanında önemli bir yere sahip avukatlar, topluma karşı olan sorumluluklarını yerine getirdikleri sürece, hukukun değerlerine hizmet eden saygın bireyler konumunda kalmaya devam edeceklerdir.Böylece, adaletli bir düzen kurabilme yolunda avukatları yalnız bırakmayan barolar da toplum nezdinde değerli bir kurum olarak yerlerini koruyacaklardır.Hukukun değerlerine sahip çıkmak, adil yargılamanın gerçekleşebilmesi için etkili bir mücadele ortaya koymak, avukatların ve baroların topluma karşı taşıdıkları en büyük sorumluluklardandır.Bunların dışında ise saygın ve güvenilir kişiler olarak görülen avukatların, yine bu değerlere layık görülen kurumlar arasında yer alan baroların diğer konularda da aktif bir rol üstlenmesi, hem topluma güven aşılamakta hem de düzenlenen faaliyetlere olan güveni arttırmaktadır.
Avukatlar ve Barolar hukuk eğitimi almakta alan öğrencilerin daha iyi yetişebilmesi için uygun koşulların hazırlanmasını da bir sorumluluk olarak görmeli ve bu yönde gerekli adımları atmalıdırlar.Bunun dışında avukatların ve baroların gönüllülük hizmetlerine önem vermesi, zaman ayırması ve toplumun her kesiminin adaletli sonuçlarla karşılaşabileceğinin gösterilebilmesi için gereken çabayı göstermesi topluma karşı üstlenilecek en önemli sorumluluklardan biridir.Toplumu ilgilendiren her alanda avukatların ve baroların sorumluluk alması, hukuk devleti ilkesini daha da güçlendirecektir.
Av. Arb. Çağatay SAYILIR
KAYNAKÇA
Charter of Core Principles of the European Legal Profession and Code of Conduct for European Lawyers
(Avrupa’ da Avukatlık Mesleğine İlişkin Temel İlkeler Tüzüğü ve Avrupa’ da Avukatların Tabi Olduğu Meslek Kuralları )
The American Bar Association Mission
(http://www.americanbar.org/about_the_aba/aba-mission-goals.html)
ABA Model Rules of Professional Conduct
(http://www.americanbar.org/groups/professional_responsibility/publications/model_rules_of_professional_conduct/model_rules_of_professional_conduct_table_of_contents.html)
Sav,Önder , ”Savunma Hakkı ve Barolar”, Ankara Barosu Dergisi,1993/4, s.550
O’Connor ,Sandra Day , Legal Education and Social Responsibility, Fordham Law Review, volume.53, page.660
Granfield,Robert, “The Meaning of Pro Bono:Institutional Variations in Professional Obligations Among Lawyers”, Law&Society Review, volume.41, pages.113-146